17. yüzyılın ikinci yarısında yetişmiş şairlerin en ünlüsüdür. ününü, edebiyatımızda " Nabi Ekolü" olarak da bilinen hikemi şiir akımının k
17. yüzyılın ikinci yarısında yetişmiş şairlerin en ünlüsüdür. ününü, edebiyatımızda " Nabi Ekolü" olarak da bilinen hikemi şiir akımının kurucusu ve en güçlü temsilcisi olmasından alır. Nabi, 1642 tarihinde Urfa’da doğmuştur. Çocukluğu ve ilk gençliğini memleketinde geçiren Nabi daha sonra İstanbul’a gitmiş; İstanbul’da çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş; hamisi Musahip Mustafa Paşa’nın öiümünden sonra Haleb’e gelmiş ve ömrünün aşağı yukarı çeyrek yüzyıllık kısmını burada geçirmiştir. Halep, Nabi’nin hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü, Halep’ te geçirdiği yirmi beş, otuz yıllık süre içinde, dünya görüşünü yansıtan düşüncelerinin önemli yer tuttuğu edebi kişiliğini kazanmış, ünlü eserleri Hayriyye ile Hayrabad’ı yazmış ve divanını düzenlemiştir. Yaşının ilerlediği yıllarda tekrar istanbul’a dönen Nabi, 1712’de orada ölmüştür.
Eserleri ve Edebi Kişiliği
Manzum ve mensur eserleri bulunan Nabi’nin manzum eserleri şunlardır: Türkçe Divan, Farsça Divançe, Hayriyye, Hayrabad, Terceme-i Hadis-i Erbain, Surname. Nabi’nin edebi kişiliğini ortaya koyan ve ona ün kazandıran en önemli eserleri manzum eserleridir. Manzum eserlerinden de onun görüşlerini yansıtan ünlü eserleri Türkçe Divanı’yla Hayriyye’dir. Şimdi kısaca yukarıda adların; verdiğimiz söz konusu eserleri tanıtalım:
Türkçe Divan: Değişik nazım şekilleriyle yazılmış manzumelerin yer aldığı Divan içerisinde gazellerin bulunduğu bölüm, gerek sayı gerekse düşünce yapısı bakımından eserin en önemli bölümüdür. Ayrıca, kıt’a, rubai ve müfredlerin sıralandığı mukattaat bölümü de şairin hikmet anlayışını yansıtması ve dönem hakkında tanıtıcı bilgiler vermesi bakımından önemlidir. Elifba düzenine göre sıralanmış olan gazellerin harf değişimlerinde araya bir rubai konmuş olması Nabi’nin Türkçe Divanı’nın özelliğidir.
Hayriyye: Nabi’nin oğlu Ebulhayr Mehmet için Halep’te yazdığı bu esere Hayriname de denir. Ebulhayr’ın mutlu bir insan ve toplum içerisinde iyi bir birey olması için nasıl davranması gerektiğini anlatan pendname türünde didaktik bir mesnevidir Nabi Hayriyye’de, oğlunun şahsında döneminin gençlerine de öğütler verir. Eser, sanatçının değişik alanlardaki görüşlerim yansıtması bakımından olduğu kadar dönemin tarihi ve toplumsal yapısını daha çok hicvederek tanıtan bilgiler vermesi açısından da önemlidir. ‘ Bu özelliği ile Hayriyye, sosyal hicviye olarak edebiyatımızın başarılı örneklerindendir.
Nabi’nin diğer manzum eserlerinden olan Farsça Divançe Terceme-i Hadis-i Erba’in, Hayrabad ve Surname şairin ikinci sırada yer alan eserlerindendir. Farsça Divançe, Türkçe Divan içinde yer alır. Divançe’de Farsça gazeller ve onları izleyen tahmisler bulunmaktadır. Terceme-i Hadis-i Erbain, Molla Cami’nin Kırk Hadis Tercümesi’nin Türkçe manzum çevirisidir. Hayrabad, aşıkane konulu bir mesnevi olup Feridüddin Attar’ın İlahiname’sinden esinlenilerek yazılmıştır.
Surname: IV. Mehmed’in şehzadelerinin sünnet düğünü için yazılmış bir mesnevidir. Döneminin tarihi, kültürel ve sosyal yapısını tanıtıcı bilgiler veren eser, edebiyatımızdaki surname türü eserlerin önde gelenlerindendir.
Nabi’nin mensur eserleri ise, Fetihname-i Kamaniçe, Tuhfetü’l-Harameyn, Zeyl-i Siyer-i Veysi ve Münşeattan ibarettir. Fetihname-i ‘Kamaniçe’de Nabi, IV. Mehmed’in Lehistan Seferi ile ilgili izlenimlerini ve Kamaniçe Kalesi’nin alınışını anlatır. Gazavatnâme türü eserlerden olan Fetihname-i Kamaniçe, 1865 yılında İstanbul’da basılmıştır. Tuhfetü’l-Harameyn, Nâbi’nin hac ziyareti sırasında edindiği izlenimlerini anlattığı eseridir. Dili ağır olan bu eser de eski harflerle yayımlanmıştır. Zeyl-i Siyer-i Veysi, 17.yüzyıl nasirlerinden Veysi’nin Hz.Muhammed’in doğumundan Bedir Savaşı’na kadar geçen dönemdeki olayları anlattığı siyerine, Mekke’nin alınışına kadar geçen dönemdeki olayların Nabi tarafından eklenmesiyle meydana gelmiş bir eserdir. Münşeat ise,Nâbi’nin özel ve resmi mektuplarının içinde toplandığı mensur bir eserdir.
Nabi, döneminin geçerli bilgilerini, Farsça ve Arapça ile Dirlikte bu dillerin edebiyatlarını iyi bilen bir sanatçıdır. Alim yanı özellikle mensur eserlerinde kendini sık sık ortaya koyar; eserlerinin nemen hepsinde derin bilgisinin izleri görülür. Alim yanına rağmen, söz oyunlarından uzak, açık, kesin, yapmacıksız üsluptan ve sade dilden yanadır. Ancak, Nabi, kısmen aldığı eğitimin, kısmen de gelenekten kopamamasının sonucu, eserlerinde kolay anlaşılır bir dil kullanamamıştır. Kaynakların görüş birliğinde olduğu nokta Nâbi’nin Divan şiirine yeni bir anlayış, yeni bir ifade tarzı getirmiş olduğudur. Nabi, hikemi şiir ekolünün edebiyatımızda kurucusu olduğu kadar en usta şairidir de. Nâbi’nin hikemi şiir yolunu seçmesinin iki temel nedeni; hikemi şiirin şairin yaradılışına uygun düşmesi ve sanatçının imparatorluğun gerileme döneminde çökmeye yüz tuttuğu bunalımlı günleri yaşamış olmasıdır.
Düşünce, bilgi ağırlıklı olan hikem şiir Nabi’ye göre didaktik amaçlıdır. O, şiirin işlevini, kişisel ve toplumsal aksaklıkları okuyucuya göstererek okuyucuyu uyarmak. doğru yola yöneltmek olarak görür. Bu amaçla da, çağının bozuk düzenini şiirlerinde ustalıkla yansıtır ve yerer. Nabi, lirik şiirler de yazmış ve bu tarzda da başarılı olmuş’tur. Ancak, dindar kişiliğince geniş bilgi, tecrübe ve seziş gücünden kaynaklanan olgunlukla o insan ve toplum hakkındaki görüşlerini, düşünce yanı ağır basan hikemi şiir atmosferi içinde büyük ustalıkla vermiştir.
Birdevlet içün çarha temennâdan usandık,
Bir vasl içün ağyâra mudârâdan usandık!
Hicran çekerek zevk-i mülâkat-ı unuttuk,
Mahmur olarak lezzet-i sahbadan usandık!
Düştük kat-ı çoktan heves-i devlete amma,
Ol dâiye-i dağdağa fermâdan usandık!
Dil gamla dahi dest-ü giribandan usanmaz,
Bir yâr içün ağyâr ile gavgadan usandık!
Nabi ile ol âfetin ahvâlini nakl et,
Efsane-i Mecnûn ile Leylâdan usandık!