AnasayfaEdebiyat

Türk Edebiyatında Şiir

Türk şiirinin halk ağzından derlenmiş en eski ürünlerinden bazıları Divân-ı Lügati't-Türk 'tedir. Çuçu adlı bir Türk şairinin adının da anıldığı bu ka

CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI-3-
Ahmed Mithad (1844 – 1912)
Servet-i Fünun

Türk şiirinin halk ağzından derlenmiş en eski ürünlerinden bazıları Divân-ı Lügati’t-Türk ‘tedir. Çuçu adlı bir Türk şairinin adının da anıldığı bu kaynaktaki şiirler aşk, doğa, kahramanlık, ahlaksal öğütler gibi dünya şiirinin en eski ve yaygın konularını kapsar. Burada verilen örnekler hece vezniyle söylenmiş, uyaklı dörtlüklerden oluşur. VIII.-XIII. yüzyıllardan kalma manici ve buddhacı Uygurlar’a ait şiirler koşuğ, küğ gibi adlar taşır. Bazılarının adları (Aprınçur Tigin, Sıngku, Seli Tutung) da bilinen bu dönem şairlerinin ürünlerinde hece vezni ve uyak gibi öğelerin yanında dize başındaki uyaklardan, dize yenilemelerinden, aliterasyondan da geniş biçimde yaralanılmıştır. Şölen, sığır, yuğ gibi dinsel törenlerde kopuz eşliğinde söylenen eski Türk şiiri İslam dininin benimsenmesinden sonra Türk halk şairlerin ürünlerinin prototipidir. İslam uygarlığı çerçevesinde din, tasavvuf, konularını ele alan şiir yanında aşk, şarap temalarını işleyen din dışı şiirin esin sonucu oluştuğuna inanılmıştır. Halk şiirinin hece ile söylenmiş dörtlüklerine karşın aruz vezniyle beyit birimine dayanılarak oluşturulan divan şiiri de, İran şiiri aracılığıyla alınan biçimler yanında yerli biçimler de (tuyuğ, şarkı) görülür. Şiirin kapalı olmaması, kolay anlaşılması daima istenmiştir.

 

“Şiirde sözün ruşen ola, açık ola ve sakın ki gamız söylemeyesin, yani örtülü söylemeyesin.”

 

Büyük ölçüde anlatı ustalığına dayanan eski şiirin bilgi kaynağından da beslenmesi ileri sürülmüştür. Bu yoldaki görüşler karşın divan şiiri ve XVIII. yüzyıldan itibaren ondan derin biçimde etkilenen halk şiiri, gerçek yaşamdan ve toplumdan alabildiğine uzaklaştı.

 

“İlimsiz şiir esası (temel) yok duvar gibi olur ve esassız duvar gayette biitibar olur.—- Fuzuli”

 

 

  Tanzimat Dönemi

 

Tanzimat dönemi şiirin gelişme süreci 1860 – 1896 yıllarına rastlar. 1939 yılında ilân edilen Tanzimat Fermanı’ndan sonra yetişen gençlerin, Batı Edebiyatı etkisinde kurmuş oldukları edebiyat türü olan Tanzimat Edebiyatı bu dönemde gelişmiştir. Önceleri dil üzerine tartışmalar yaparak etkileşimleri genişleten şair ve yazarlardan, Şinasi ve Agâh Efendi çıkardıkları Tercüman-ı Ahvâl(1860) ve Şinasi’nin tek başına çıkardığı Tasvîr-i Efkâr’da Batı uygarlığına çağdaş yaşamı geliştirerek ulaşılabileceğini vurgulamış, halkın düzeyini çıkardıkları mecmualar ile yükseltmeye çalışmışlardır. Bu süreçte yalın bir şiir dili ve düzyazı anlayışı benimsenmiştir. Bu dönemde Namık Kemal ve Ziya Paşa’da yazılarıyla poetikalarını duyurmuşlardır. Fransız Edebiyatı ve Romantizm akımının etkisinde Şinasi Fransız şairlerden çeşitli çeviri kitapları yayınlamıştır.

 

Tanzimat döneminin süren etkisine rağmen Divan şiiri bırakılamamıştır. Hece ölçüsü sık kullanılmasına rağmen, aruz ölçüleri de kullanılmaya devam etmiştir. Bu dönemin şairlerinden Ziya Paşa, 1874’te "Harâbât" adlı antolojisini yayınlamıştır. Recaizâde Ekrem, yeni nâzım biçimleri denemiş, Türk Edebiyatı’nda daha çok iyi bir kuramcı olarak kabul edilen bir şairdir. Abdülhak Hamit Tarhan, Türk Edebiyatı’na batılılaşma yönünde yoğun şiirler vermiştir. Şiirlerinde Romantizm ve Naturalizm’in etkileri görülmektedir.

 

 

Servet-i Fünun Dönemi

 

Servet-i Fünun Dönemi edebiyatı 1896 – 1901 yılları arasında gelişmiştir. Bu dönemde yazılan şiirlerde yine Romantizm ve Sembolizm de etkisi görülmektedir. Ancak siyasal baskılardan ötürü sınırlı tutulan yazım alanında daha çok aşk, doğa ve aile temaları işlendi. Tevfik Fikret bu dönemin en önemli temsilcisidir. Diğer şairlerden Cenap Şahabettin, Süleyman Nazif, Faik Ali Ozansoy ve Celâl Sahir Erozan sayılabilir.

 

 

Fecr-i Ati Dönemi

 

Fecr-i Ati Dönemi edebiyatı 1909 – 1912 yılları arasında gelişmiştir. Ahmet Haşim, Emin Bülent, Tahsin Nahit ve Mehmet Behçet bu dönemin en önemli şairleri arasındadır. Ahmet Haşim, en tanınan şiir kitabı Göl Saatleri’ni 1921 yılında yayınlamıştır.

 

 

Garip Akımı

 

Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’ın kurduğu şiir akımıdır. Garip akımı şairleri, Garip adıyla ortak bir şiir kitabı yayınlamış; ayrıca tek yaprak yayımlanan Yaprak dergisini de uzun bir süre çıkarmışlardır. Orhan Veli şiiri, halka daha yakın görülmüş, benimsenmiş; Orhan Veli’yi de Türk şiirinin en bilinen şairi yapmıştır.

 

Milli edebiyat akımı ve konuşma diline, günlük yaşama, sokaktaki adamın serüvenine yönelen Garip şiiri ve daha sonraki hareketlerde şiirde vezin, uyak, söz ve anlatım sanatı gibi doğallığa aykırı anlatım öğelerini adım adım geride bıraktı.

 

İkinci Yeni Akımı

 

Cemal Süreya, Ece Ayhan, Edip Cansever ve Turgut Uyar İkinci Yeni’nin en tanınmış şairleridir. İkinci Yeni’yi bir akım olarak reddetmiş, şiirde eşya ve maddelere de dil vermişlerdir. Yer yer iç monolog da kullanan, şiirin vezin ölçülerinden ve uyaktan arınması gerektiğini imleyen şairler; şiire yeni bir ivme kazandırmış, döneminde çok eleştiriler almasına rağmen Türk şiirine belirgin bir şekilde yön vererek, gelişimine büyük katkıda bulunmuştur.

 

Toplumcu-Gerçekçilik

 

 

Toplumcu gerçekçilik, 1960 sonrasında yaygın olarak görülmektedir. Bu akımın şairleri İkinci Yeni’yi eleştirmiş, toplumcu şiiri savunmuşlardır. Toplumculuk ise yerini giderek devrimciliğe bırakmıştır. İsmet Özel ve Ataol Behramoğlu’nun 1970 – 1971 yıllarında çıkardığı "Halkın Dostları" adlı dergi de bu atılımın bir parçası sayılmaktadır.

WORDPRESS: 0
DISQUS: