AnasayfaEdebiyat

Halk Edebiyatı

Yazı dili olmayan toplumlarda sözle aktarılan kültür birikimi halk edebiyatını oluşturur. Bütün toplumlar belli dönemlerde bu tür ürünler vermiştir. H

REFİK HALİT KARAY
BAĞDATLI RUHİ
Akımlar-2-

Yazı dili olmayan toplumlarda sözle aktarılan kültür birikimi halk edebiyatını oluşturur. Bütün toplumlar belli dönemlerde bu tür ürünler vermiştir. Halk edebiyatı gelişmiş toplumlarda da yazılı edebiyatla birlikte varlığını sürdürür. Halk edebiyatının başlıca biçimleri halk şarkısı, halk türküsü, halk öyküsü, söylenceler, atasözü, bilmeceler ve büyülerdir.

 

TÜRK HALK EDEBİYATI

Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden sonra, halk arasında İslam öncesi Türk edebiyatı geleneğinin sürdürülmesiyle gelişen edebiyat türüdür. Türklerin İslam öncesi toplumsal yaşamlarında yönetenler ve yönetilenler arasında anlayış, düşünce ve ideal bakımından büyük farklılıklar yoktu. Ozanların sazla çalarak söyledikleri aşk ve doğa şiirleri, destan ve sagular bütün Türklerin duygularına sesleniyordu.

 

İslamiyet’in kabulünden sonra bu birlik bozuldu. Kentlerde kurulan medreselerde yetişenler kendilerini halktan ayrı tutmaya başladılar. Ayrıca yönetim, siyaset ve askerlik alanındaki etkinlikleri nedeniyle bazen devlet ve saray korumasında olan bir sınıf ortaya çıktı.

     

Divan Edebiyatı bu kesimden insanların duygu, düşünce ve zevklerini yansıtırken, Halk Edebiyatı bunların dışındaki kitlelerin beğeni, düşünce ve ideallerini yansıtma aracı oldu. Ama gerçek anlamda halk edebiyatı kavramı ancak 2’nci Meşrutiyet’ten sonra yerleşti ve halk geleneklerinin ürünleri olan yapıtlar bu dönemden sonra "Halk Edebiyatı" olarak adlandırılmaya başlandı.

     

Bu yapıtlar, genellikle öğrenim görmemiş köylüler, kasabalılar ya da kentliler ile yeniçeri ve tekke çevreleri gibi yine halktan kopmamış zümreler arasında, zaman içinde dinin, tasavvufun, tarikatların ve Divan Edebiyatı’nın etkisiyle değişikliklere uğramış eserlerdir.

     

İslamiyet’in kabulünden sonra anonim halk edebiyatının temel ürünleri sayılan atasözü, destan, masal, bilmece, mani, türkü, ağıt, mesnevi gibi türlerde büyük gelişme görüldü. Türk Halk Edebiyatı’nın ilk gerçek örnekleri Karahanlılar döneminde ortaya çıktı.

    

 Kaşgarlı Mahmud’un "Divanü Lügati’t Türk" adlı eserindeki manzum örnekler Türk halk şiirinin temel biçimi olan dörtlüklerle söylenmiş ve genellikle yedili, sekizli ve on ikili hece ölçüleriyle düzenlenmişti. Bu eserde atasözleri de bulunuyordu. Yine Karahanlılar döneminde oluşmuş "Satuk Buğra Halk Destanı" ve 11 ve 12’nci yüzyıllarda Türkistan’da Yedisu bölgesinde doğduğu sanılan eski Türk destanlarından motifler taşıyan Manas Destanı da bu dönem halk edebiyatının önemli eserleri arasındadır.

 

HECE

Türk Halk Edebiyatı nazımda hece ölçüsüne (veznine) dayanır. Bu nedenle hece ölçüsünün tanımlanması gerekir. Hece, tek bir sesli harften ya da bu sesli harfin başına ya da sonuna gelen bir ya da birden çok sessiz harften oluşan ses öbeğidir. Örneğin, o, ot, bir, git, kırk gibi. Kapalı ya da engelli denilen heceler sessiz harfle, açık ya da engelsiz heceler sesli harfle biter.

 

HECE ÖLÇÜSÜ (VEZNİ)

Şiirde mısralardaki hece sayısının eşit olmasına dayanan ölçüdür. Türkçenin yapısına uygun bir ölçüdür. Hecelerin sayısı parmakla sayıldığı için "parmak ölçüsü" adıyla da bilinir. Türkçede heceler uzunluk kısalık bakımından hemen hemen aynı değerdedir. Bu yapısal özellik şiirde hece ölçüsünün kolayca kullanılmasına imkan verir. İlk yazılı Türk edebiyatının ürünleri olarak bilinen Göktürk Yazıtları’nda şiir bulunmamasına rağmen şiirsel özellikler taşıyan ve hece ölçüsüne uyan bölümler vardır. Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati’t Türk eserindeki şiirler de hece ölçüsüyle yazılmışlardır. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra divan edebiyatı ve aruz ölçüsünün yaygınlaşması hece ölçüsünün yalnızca tekke ve aşık edebiyatına özgü bir ölçü olmasına yol açtı.

Hece ölçüsünde kalıbı dizelerdeki hecelerin sayısı belirler. Her dizesinde 11 hece bulunan bir şiirin kalıbı "11’li hece ölçüsü" olarak gösterilir. Bir hecenin belli bölümlere ayrılmasına "durgulanma", bu bölümlerin okuma sırasında hafifçe durularak vurgulanan yerlerine de "durak" denir. Kalıplar 2’liden başlayarak 20’lilere kadar çıkar. Az heceli, yani 2’liden 6’lıya kadar kalıplar tekerleme, atasözü, bilmece gibi ürünlerin şiirsel parçalarında uyum öğesi olarak yer alır. Bu tür kısa kalıpların durakları dizenin sonundadır.

     

Hece ölçüsünde durağın önemi büyüktür. Bir kalıp en az 2, en çok 5 duraklı olabilir. Bir durakta bulunan hece sayısı ise 1 ile 10 arasında değişir. Hece kalıpları duraklar ve duraklardaki hece sayıları bakımından bölümlenir. Bu kalıplar içinde en çok kullanılanlar 7’li, 8’li, 11’li ve 14’lü olanlardır. 7’li ölçü daha çok mani türünde kullanılmıştır. 8’li kalıp semai, varsağı, destan ve türkülerin ölçüsüdür. 11’li ölçü ise başta koşma ve destan olmak üzere aşık ve tekke debiyatı şiirlerinde kullanılmıştır. 14’lü hece ölçüsüne ise daha çok tekke şiiri ve çağdaş Türk şiirinde rastlanır.

 

Tasavvuf ya da tekke edebiyatı

Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12’nci yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre’dir. Anadolu’da 19’uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.

     

Tekke edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tekke şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar, fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur.

 

Âşık edebiyatı

Halk edebiyatının aşık adı verilen halk sanatçılarının ürünlerinden oluşan ve 16’ncı yüzyılın başlarında ortaya çıkan "aşık edebiyatı" türünde ise söz ve müzik birbirini tamamlayan iki unsurdur. Günümüzde varlıklarını sürdüren aşıklar, bir yandan eski destan geleneğini yaşatırken, bir yandan da doğaçlama aşk şiirleri söyler, başka sanatçıların ürünlerini yayar, çeşitli törenlerde bir eğlence unsuru olarak yer alırlar. Aşık şiirinin nazım biçimi de dörtlük olmakla birlikte dize sayısı çoğalıp azalabilir.

     

Bu edebiyatın başlıca türleri destan, güzelleme, taşlama, koçaklama, ağıt ve muammadır. Genellikle yalın ve yapmacıksız bir dil kullanılan aşık şiirinde yinelemeler, boş tekerlemeler, ölçü ve uyak tutturmada kolaylık sağlayan yakıştırmalar bulunur.

 

Aşıklarımız

Aşık edebiyatının en büyük şairleri 16 ve 17’nci yüzyılda yetişti. Bunlar arasında Aşık Ömer, Gevheri, Katibi, Kayıkçı Kul Mustafa, Şahinoğlu, Katip Ali, Karacaoğlan, Üsküdari, Aşık Halil, Aşık Ali, Aşık Mehmed sayılabilir. 18’inci yüzyılın aşık şairleri arasında ise Kabasakal Mehmed, Levni, Kıymeti, Mecnuni ve Nuri sayılabilir. Bayburtlu Zihni, Dertli, Seyrani, Tokatlı Nuri, Erzurumlu Emrah, Ruhsati, Sümmani, Celali, Muhibbi, Dadaloğlu, Beyoğlu, Seyyit Osman 19’uncu yüzyılan aşık şairleridir. 20’nci yüzyılda ise sönmeye yüz tutan aşık edebiyatı Mazlumi, Kahraman, İrşadi, Mesleki, Talibi, Karamanlı Gufrani, Aşık Ali İzzet ve Aşık Veysel gibi şairlerle bir gelenek olarak varlığını sürdürdü.

 

Halk edebiyatında düzyazı

Türk Halk Edebiyatı’nın düzyazı alanındaki öyküler, Türk, Arap ve İran-Hint kaynaklı olmak üzere 3 grupta toplanır. Türk kaynaklı öyküler arasında Dede Korkut, Köroğlu, Danişmendname gibi serüven-kahramanlık öyküleri, Kerem ile Aslı, Aşık Garip, Karacaoğlan ile İsmihan Sultan, Emrah ile Selvihan gibi aşıkların yaşam öyküleri çevresinde gelişen öyküler yer alır. Doğu Anadolu’da kaside adı verilen küçük öyküler, Güney Anadolu’da bozlaklar, meddah öyküleri ve Nasreddin Hoca fıkraları da halk edebiyatının düz yazı örneklerindendir. Yusuf ü Züleyha, Ebu Müslim, Battalname, Leyla ile Mecnun da Arap kaynaklı öykülerin en yaygın olanları ve bilinenleridir. Hint-İran kaynaklı öykülerin en ünlüleri arasında Ferhat ili Şirin ve Kelile ve Dimne sayılır.

 

 Halk Edebiyatının Dönemleri

 

13. Yüzyıl Halk Edebiyatı

 

Bu yüzyılda ele geçen eserler daha çok fetih ve savaşlara aittir. Bunların en önemlileri İslami Türk destanlarıdır. Battal Gazi Destanı, Danişmentname bunlardan en ünlüleridir. Dönemin en ünlü kişisi Nasreddin Hoca’dır. O, zekasıyla, keskin görüşleri ve zeki söyleyişleriyle, nükteleriyle dünyaca tanınmış biridir. 13. yüzyılda yaşadığı halde halka mal olarak kendinden sonra gelen Timurlenk ile karşılaştırılmıştır. Bu asrın en önemli şairi Yunus Emre’dir.

 

14. Yüzyıl Halk Edebiyatı

 

Bu yüzyılın en önemli eseri Kitab-ı Dede Korkut ‘tur. Bu kitapta hikayeler Oğuz Türkleri arasında yaşanmış ve yayılmıştır. Kitapta Oğuz Türkleri’nin Gürcüleri, Rumlar, Ermeniler ve diğer Türk boylarıyla yaptıkları barışlar anlatılır. Hikayelerde nazım, nesir iç içedir. Dili destansı bir dildir. Bazı yönleriyle destana benzer. Bu yüzden destandan halk hikayeciliğine geçiş ürünü olarak olarak görülür.

Bu asırdaki en ünlü şair, Yunus tarzı söyleyişleriyle ün kazanan tekke şairi Kaygusuz Abdal’dır.

 

15. Yüzyıl Halk Edebiyatı

 

Bu yüzyılın tanınmış ismi Hacı Bayram Veli’dir. Ankara’da doğan Hacı Bayram Veli, çok güçlü bir medrese tahsili yapmıştır. Aruzla da yazmakla birlikte daha çok hece ölçüsünü kullanmış ve dini şiirler yazmıştır. İlahileri tekkelerde, zaviyelerde dillerden.

 

16. Yüzyıl Halk Edebiyatı

 

Bu yüzyılda sadece Tekke edebiyatının değil, din dışı konularda söylenen şiirlerin de metinleri ele geçmiştir. Ellerinde sazlarla diyar diyar dolaşan, nerede bir güzel görülürse ona aşık olan ve şiirler söyleyen şairler, ordularda, kışlalarda, hudut boylarında boy gösteren aşıklar eski halk geleneğini sürdürmüşler ve “Aşık Edebiyatı” denen edebiyatı yaşatmışlardır. Bunların en tanınmışı, yüzyılın sonlarında şöhret kazanan Köroğlu’dur. Ayrıca Kul Mehmet, Hayali, Bahşi adlı aşıklar da dönemin önemli şairleridir. Tekke Edebiyatının bu dönemdeki temsilcisi Pir Sultan Abdal’dır. Pir Sultan Abdal tekke şairleri arasında şiirlerini sazla söyleyen ender kişilerdendir. Daha çok nefesleriyle tanınır.

 

17. Yüzyıl Halk Edebiyatı

 

Bu dönem Türk edebiyatının altın çağıdır. Hem Aşık edebiyatı hem Tekke edebiyatı hem de Anonim Halk edebiyatı ürünlerden bir çoğu ele geçmiştir. Tekke edebiyatının önde gelen şairleri Aziz Mahmut Hüdai ve Niyazi Mısri ‘dir. Her iki şair de derin ilim sahibidirler.

 

Bu asırda Aşık edebiyatında büyük gelişmeler olmuş, Divan şairlerine bile ilham verecek lirik şiirler söylenmiştir. Ayrıca aruzla şiir söyleyen saz şairleri, kendilerini Divan şairleri kadar başarılı saymışlardır. Bunların arasında Yeniçeri ordusunda bulunan ve Evliya Çelebi ‘nin de dikkatini çeken Katibi, denizci olan Kayıkçı Kul Mustafa ünlüdür.

 

Ancak günümüzde bile çok sevilen, şiirlerin çoğu halk Türküsü haline gelen aşık Karacaoğlan’dır. Şiirlerinin tümünü hece ölçüsüyle söyleyen, halk anlayışını, yaşayışını şiirlerine en iyi şekilde yansıtan Karacaoğlan tabiat ve sevgili teması ile yazdığı koşmalarıyla tanınır.

 

Dönemin diğer büyük saz şairi Aşık Ömer’dir. Halk şairleri arasında en kültürlü, en yaratıcı olarak tanınır.

 

18. Yüzyıl Halk Edebiyatı

 

Bu yüzyılda halk edebiyatı şairleri, divan şairleriyle boy ölçüşme, aruzla şiir söyleme bu devirde biraz daha yaygınlaşmıştır. Tekke edbeiyatı bu dönemde bir duraklama içindedir. Dönemin en büyük tekke şairi, aynı zamanda büyük bir alim olan Erzurumlu İbrahim Hakkı’dır. İlahiname adlı divanında genellikle tasavvufi kasideler, gazeller, ilahiler bulunur. Ayrıca şairin Marifetname adında nesir eseri de vardır.

 

19. Yüzyıl Halk Edebiyatı

 

Dönemin en tanınmış şahsiyeti Erzurumlu Emrah’tır. Divan tarzı şiirleri pek başarılı değildir. Asıl lirik şiirleri, koşma tarzında söyledikleridir.

 

 

Düzyazı türleri

 

Destan

  Kahramanlarının olağanüstü eylemlerini coşkulu, törensel bir üslupla anlatan ve genellikle birkaç bölümden oluşan manzum yapıtlardır. Destanlar ve destansı öyküler ilkçağlardan beri dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kollektif olarak yaratılmış edebi biçimlerdir. Halk edebiyatında Yaradılış Destanı, Karahanlılar döneminde oluşmuş "Satuk Buğra Halk Destanı", 11 ve 12’nci yüzyıllarda Türkistan’da Yedisu bölgesinde doğduğu sanılan Manas Destanı, Oğuz Kaan Destanı, Dede Korkut Kitabı, Cengiz Han Destanı, Timur Destanı, Danişmend Gazi Destanı ve Battal Gazi gibi destanlar günümüzde bile bilinirler.

 

MASAL

Bütün dünyada tarihin eski dönemlerinden beri vardır. Olaya dayalı ve kısa oluşuyla, planıyla öyküye benzer. Ancak halkın ortak malı (anonim) oluşu ve olağanüstülükler (devler, periler… ) içermesi ile öyküden ayrılır. Zaman ve yer belirgin değildir. ("Bir varmış, bir yokmuş; zamanın birinde bir ülkede bir padişah   yaşarmış …) 

 

Anlatımda genellikle -miş ‘li geçmiş zaman kullanılır. Girişte ve bitişte tekerlemelere ve kalıplaşmış cümlelere yer verilir. ( Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Deve tellal iken , pire berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır salar iken…)

 

Aslında sözlü olan masallar, sonradan, derleme yoluyla yazıya geçirilir. Masalların sonunda iyiler kazanır, kötüler cezalandırılır. Masal, bu yönüyle eğitici (didaktik) özellik taşır.

 

Avrupa edebiyatında Hans Cristin Andersen (Pamuk Prenses, Kibritçi Kız, Çizmeli Kedi… ve Grim Kardeşler( Hansel ve Gretel…) en tanınmış masal derleyicileridir. Bizde ise Pertev Naili Boratav ve Eflatun Cem Güney, Türk masallarını derleyen en önemli araştırmacılardır.

 

EFSANE

Doğal ve tarihi olaylar, dini olaylar ve kişilerle ilgili olarak halkın hayal gücünün yarattığı sözlü hikayelerdir. Olağanüstülükler içermesi dolayısıyla masallara benzer. Kişi ve yer adlarının belirtilmesi, daha inandırıcı olması dolayısıyla efsane, destana ve öyküye daha yakındır. Din ve tarih açısından önemli olayların kahramanı durumundaki kişilerle ilgili olan efsanelere menkıbe adı verilir. Boş Beşik, Çoban Çeşmesi, Gelin Kayası gibi efsaneler pek çok yöreye uyarlanarak anlatılır.

 

HALK HİKAYELERİ

Gerçek ya da hayali birtakım olayların özel bir üslupla nesilden nesle anlatılmasıyla oluşmuş, manzum parçalar da içeren, sözlü, anonim hikayelerdir. Çoğunluğu aşk maceralarına dayanır. Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Emrah ile Selvi gibi… Kahramanlık ağırlıklı olanları destana yaklaşır. Köroğlu, Battal Gazi hikayeleri gibi. Genellikle sazlı sözlü biçimde bir "ozan hikayeci" tarafından anlatılan halk hikayelerinin çoğu, zamanla yazıya geçmiştir.

 

Türk Halk Edebiyatı

Başlangıcı İslamiyet öncesine giden bu edebiyat; halkın duygu ve düşüncelerini, sorunlarını, dünyaya bakışını, kendi diliyle yansıtır.

 

Halk edebiyatının kaynağı, halkın kendisidir. Atasözleri, bilmeceler, maniler, ninniler, türküler, ağıtlar, halk hikâyeleri, seyirlik halk oyunları, koşma, semai, varsağı, destan, ilahi… bu edebiyatın önemli ürünleridir.

 

1)HALK EDEBİYATI

Anonim (Ortak) Halk Edebiyatı, Âşık Edebiyatı, Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı

 

A)ANONİM HALK EDEBİYATI

Ürünler halkın ortak malıdır; bunların söyleyenleri zamanla unutulmuştur.

 

Anonim Halk Edebiyatının Özellikleri:

-Anadolu dışındaki sözlü edebiyatımızın bir uzantısı sayılabilir.

-Şiir egemen bir türdür ve şiirlerde başlık yoktur. Nesirlere az da olsa yer verilmiştir.

-Şiirler genellikle saz eşliğinde söylenir.

-İslamiyet öncesi Türk edebiyatının izlerini taşır.

-Şiirde nazım birimi dörtlük, ölçü ise hecedir.

-Hecenin genellikle 7, 8 ve 11 ‘li kalıpları kullanılmıştır.

-Rediflere ve genellikle yarım uyağa yer verilmiştir.

-Şiire halkın konuşma dili hakimdir.

-Konu aşk, ölüm, hasret, ayrılık, yiğitlik ve doğa sevgisidir.

-Gözlemler ağır basar, her şey gerçek hayattan alınmıştır. Edebiyata somutluk hakimdir.

-Anlatım içten, canlı ve yalındır.

-Mani, ninni, ağıt, türkü, bilmece, masal, halk hikâyesi ve seyirlik halk oyunları anonim ürünlerdir.

Seyirlik Halk Oyunları

 

Karagöz: Bir gölge oyunudur. Arkadan ışıklandırılan bir beyaz perde üzerine, deve derisinden kesilmiş şekillerin gölgesi düşürülerek oynatılır. Oyunda Karagöz cahil halk tipini, Hacivat ise aydın tipini temsil eder.

 

Ortaoyunu: Seyircilerle çevrilmiş bir alanda, yazılı bir metne bağlı kalmadan doğaçlama (tuluat) yoluyla oynanan bir oyundur. Karagöz’ün sahneye İnmiş halidir. İki temel karakteri vardır: Pişekâr ve Kavuklu.

 

Meddah:Taklitler yaparak hikâyeler anlatan bir halk sanatçısıdır. Meddahlık bir bakıma tek kişilik bir gösteri, bir oyundur.

 

B)ÂŞIK EDEBİYATI

Âşık edebiyatı, 16. yüzyılın başlarında oluşmaya başlayan, din dışı konuları işleyen ve aşık denen saz şairleri tarafından oluşturulan Halk edebiyatının bir bölümüdür.

 

Âşık Edebiyatının Özellikleri

-Kurucuları, usta – çırak geleneğiyle yetişen gezgin ozanlardır.

-Aşk, ayrılık, özlem, doğa sevgisi, ölüm, yoksulluk vb. şiirlerin temasını oluşturur.

-Şiirler, saz eşliğinde ve doğaçlama söylenir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
WORDPRESS: 0
DISQUS: 1