AnasayfaSevdiğim Yazılar

DİL KAVGASI- Yaşar Nabi Nayır

DİL KAVGASI- Yaşar Nabi Nayır   Siyasal ve toplumsal çekişme konularımız yetmiyormuş gibi son zamanlarda b.ir de dil kavgası eklen

HANGİ GERÇEK- Yaşar Nabi Nayır
BİR GENÇ ŞAİRE MEKTUP- Yaşar Nabi Nayır
ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR- Yaşar Nabi Nayır

DİL KAVGASI- Yaşar Nabi Nayır

 

Siyasal ve toplumsal çekişme konularımız yetmiyormuş gibi son zamanlarda b.ir de dil kavgası eklendi bunlara. Çevrenize bir bakın şöyle. Herkes dilci kesilmiş. Sanatçısı, mühendisi, doktoru, bakanı, bakmayanı, herkesin ağzında sakız olmuş dilbilim, habire çiğneniyor.

 

Diyeceksiniz ki bunda şaşılacak ne var? Herkes düşündüklerini dil aracıyla açıklar başkalarına. Öyle olunca da bu araç üstüne düşünmesini, onun sağlığı, düzeni üzerine dilekleri, kaygıları olmasını tabii karşılamak gerek. Öyledir, aslında bir aykırılık yok bunda. Yok ya, dilimizin durumu ve gelişmesi üzerinde düşünce ve dileklerini söyleyenler bununla yetinmiyorlar çoğun, saldırıya geçiyorlar. Karşı tutumda olanları suçluyor, din elden gidiyor yaygarasıyla dar bağnazlıklarını sürdürüp, bir geri düzeni geri getirmek isteyenlerin paralelinde bir «dil elden gidiyor» edebiyatıyla tozu dumana katıyor, eyleme geçiyor, hemen tedbirler alınmasını istiyorlar. Hatta bu tedbirler üzerinde çalışmalara da girişiyor, yaptırmayacağız, ettirmeyeceğiz, dilimizin bozulmasına izin vermeyeceğiz gibi iri iri laflar da ediyorlar. Ederler ya keyif onların, devir onların. Her canlarının istediğini yapabileceklerini, bir sihirbaz değneğiyle dünyamızı, kendi isteklerine göre değiştirebileceklerini sanıyorlar. Ne güzel şey bu inanış! Mutlu kılmaya yetiyor onları. Yaşadıkları dünyanın içinde olmadıkları için her akıllarından geçeni mümkün sanıyorlar. Dağlardan çağlayarak inen bir dereyi parmaklarının bir işaretiyle ters yöne çevirebileceklerine inanabiliyorlar.

 

Türkiye’de aşağı yukarı altmış yıldan beri süregelen bir dil devrimi hareketi var. Zaman zaman yavaşlayıp zaman zaman hızlanmış, ama hiç durmamış bir hareket bu. Başlangıcından bu yana tutucu çevrelerin direnmesine, saldırısına, alaylarına yol açmış, gene de bildiği yoldan hiç şaşmadan ilerlemiş.

 

Bugün dil devrimini kötüleyenler, ona insafsızca saldıranlar, dil ve edebiyat tarihimizi bilseler geçmişte bu alandaki en ılımlı kıpırdanışları bile suçlamaya kalkışmış olanların bugün ne kadar gülünç ve anlamsız göründüklerini düşünebilseler elbette kendilerini kontrol etmek gereğini duyar, yarını bir yana bırakın, artık uyanmış ve geçmişten ders almış aydınların gözünde gülünç düşmekten kaçınırlardı..

 

Genellikle kültür, özellikle de dil akımlarının büsbütün dışında oldukları için pek tuhaf yargılara varıyor, örneğin dil devrimini belli birtakım kişilerce özel amaçlarla yürütülen önlenebilir bir gidiş sanıyorlar, önlemek için de başarıya ulaşacağını sandıkları birtakım tedbirler tasarlıyorlar,

 

Direnmelerinde kendilerine güç kazandırdığını sandıkları birtakım örnekler düşmez ağızlarından. Bunların bir bölümü devrime karşı olanların uydurmaları, geri kalanlar Osmanlıca karşılıklarına artık kimsenin dili dönmeyen bilim terimleri, bir küçük bölümü de sorumsuz yazarlarca ortaya atılmış birtakım yakışıksız aşırılıklardır. Dil devrimi içinde yer almış bunca yararlı yeniliği bir yana itip ille de işin ufak tefek pürüzlerini ele alarak onlardan yardım ummak ufak çaplı insanların harcıdır.

Bir kere yer etmiş bir gelenek var. Dil devrimine saldırmak gerekti mi bilen bilmeyen hemen Türk Dil Kurumunu alıyor karşısına, veryansın ediyor ona. Sanıyorlar ki bütün kötülüklerin kaynağı. Atatürk’ün dili arıtmak için kurduğu ve yaşaması için gerekli kaynakları sağladığı Dil Kurumudur. Onu bir yere vurabilseler, ya da ele geçirebilseler, her şey birdenbire değişiverecek, bütün kötülükler ortadan kalkacaktır. Oysa dilimizin arınması hareketinde bugün TDK’nin rolü öylesine büyütülecek nitelikte olmaktan çıkmıştır. Dil devrimi bakımından genç kuşaklar gittikçe bilinçlenmekte ve güçlenmektedir. Dil Kurumu bugün olsa olsa çok hızlı giden ve bu yüzden ara sıra yanlış aşırılıklara da saptırılan hareketi frenleyen ve düzenleyen bir kontrol mekanizması gibi işliyor. Unutmamak gerekir ki 1950-60 yılları arasında tek başına Ataç’ın etkisi Dil Kurumunun bütün çalışmalarının sonucundan daha büyük olmuştur. Resmi baskılar hiçbir zaman bir hareketi aydınların gözünde yükseltemez ve ona yararlı olmaz. Demokrat Partinin iktidara gelir gelmez anayasa dilini değiştirerek açıkça dil devriminin karşısına geçmesi daha ilk günlerinde ilerici güçleri kamçılamış ve bu beceriksiz tutumun tek sonucu o zamana kadar yukardan geldiği için pek de ısınılamamış olan öz dil savaşını birdenbire alabildiğine hızlandırmak olmuştur. Bugün aynı yolda yürüyenler aynı hatayı tekrarlamak, kendi bindikleri daIı kesmek üzere olduklarını bile anlamayacak kadar çağdışıdırlar.

 

Birtakım mevki sahibi kişiler, edebiyatla hiç ilgilenmemişler, okulu bitirip diplomayı çerçevelettikten sonra hiçbir şey okumak gereğini duymamışlar. Şimdi, son otuz yıl içinde durmadan gelişip zenginleşen dilin, o eski öğrendikleri dilden epey uzaklarda olduğunu görünce küplere biniyor: "bu söylenip yazılanları biz anlamıyoruz, anlamadığımıza göre de demek dil bozulmuştur, onu düzeltmek gerekir» düşüncesine kapılıyor, başarıya ulaşamamışların çıkar hesaplarına dayanan kışkırtmaları da buna eklenince hemen bir temizliğe girişmek için kollarını sıvayıp ortaya fırlıyorlar. Ağızlarında ne zamandır çiğnene çiğnene paçavraya dönmüş bir sakız var: bir dil akademisi kurmak istiyorlar. Kendilerini böyle bir akademinin tabii üyesi sayan kişiler de bu vatan kurtarıcıları avuçlarını yırtarcasına alkışlıyorlar. Aslında bunların tek amaçları Dil Kurumuna akan suyu kendi ceplerine çevirmekten ibaret. Akademi bir kurulsa dille de, dilbilimle de bir ilgisi olmayan kişiler hemen kendi kendilerini oraya üye seçecek, yan gelip nimetlerinden yararlanacaklar. Bu oyuna alet olan devletliler ise işin içyüzünü bilmedikleri gibi pek parlak buldukları ta¬sarının, peşinde koştukları amaca yararı değil ancak zararı dokunacağından da habersizler. Bir ülkenin en gerçek değerlerini bir araya getirse bile bir akademinin bir dilin gelişmesi üzerinde büyük etkisi olduğu hiçbir yerde görülmüş şey değildir. Kaldı ki partizanca bir davranışla kurulacak derme çatma bir kuruluş, uyandıracağı hoşnutsuzlukla, ancak tersine bir hava ve akım yaratabilir.

 

Olmayacak ya diledikleri, varsın akıntıya kürek çekmek sevdasında olanlar denesinler bin kez denenmiş çıkmaz yolları, onlar da heveslerini alsınlar, bu ulusa büyük yararlıkları dokunduğu düşüncesiyle kabarıversin göğüsleri. Aslan kesilsinler. Neler yaptık bu vatan için, havanda az mı su dövdük desinler. Geçip gidecekler onlar da nice nice geçip gitmişler gibi. Bir şey kalmayacak artlarında.

(Varlık, sayı: 713, 1963)

WORDPRESS: 0
DISQUS: